Basit bir şehirde doğan ben hayatımın bana getirmiş olduğu garip bir şans ile küçük bir kızın bisiklet sürmeyi öğrenirken ki tecrübesizliği gibi düşe kalka aldığım o yolda ilerlemeye başladım. Garip ve bir o kadar da eğlendiğim bu yolda ilerlerken günler peşi sıra birbirini takip etti. Olacak denilen o güzel şeyler mükemmel bir patika yolda giderken bazen beni yoldan çıkardı. Ters yola girdiğimi sandığım bu yolculukta aslında olması gereken biraz tozlu evrene geçiş yaptım. Arada zorluklar da olsa bu evrenin görevini bitirdim. Biraz soluklanmak lazımdı. Oturdum bir köşeye zamanın geçmesini bekledim. Ömrüm için kısa ama aslında uzun bir zaman dinlendim. İyi ki de dinlenmişim. Sonraki zaman diliminde aslına olmaması gereken kişilerle yolum kesişti. Yalnız başıma yürürken yolumun kesiştiği kişilerin arabasına bindim. Son zamanlarda arabadan inmeyi denedim fakat onlar beni omuzlarımdan tuttu. Öyle sıkı sarıldılar ki bana bir daha asla inmeyi düşünmedim. İyi ki de düşünmedim. Çünkü hepimizin sevdiği parçalar her birimizin kulağından çıkarak öbürümüzün kulağına bir peri gibi dans ederek gezdi. Sonunda arabanın benzini bitti. Onlar indi arabadan, yürümeye devam etti. Ama kendi arabalarını bana bıraktılar. Yakıtsız aracı ne yapacaksın deme be güzelim. Bagajında koca bir bidon yakıt olduğunu anlamam çok geçmedi.