Alışkanlıklar evresinin lüzumsuz devamlılığı olan bir hayat içersindesin. Kendini bu hayattan soyutlamak istediğini belirtsen de yalan konuşuyorsun. Aslında bilinen bu. Sen bundan gayet memnunsun. Neden mi? Çünkü içini dökebileceğin, seni dinlerken sıkılmayacak, söylediklerine inanacak insan sayısı olabildiğince az.
Hayatını düzene sokabilecekken düzensizlikler içerisinde sürüklenmeye devam ediyorsun. İnsanların durakları gibi olmuşsun. Belli bir süre senin yanında olanlar otobüs geldiğinde atlayıp gidiyorlar. Bunu farkediyorsun zaman zaman. Ama onlar gittiği için onlara kızıp, daha da ilginç bir durak haline geliyorsun. Külüstür otobüsler duracak durak arıyorlar. Sen de durağında duracak araç arıyorsun. Bilmiyorsun ki bu yıpranmış araçlar aslında durak durak geziyor. Duracak biryer ararlarken sen onlara davetiye çıkarıyorsun.
Durağı yenileme ihtiyacın var ki daha çok araç gelsin. Bir vosvos buluyorsun. Çehreni düzeltiyorsun. Gelen giden araç sayısı aslında artmıyor. Durağa uğramayanlar bu değişimle kısa süreliğine uğruyorlar.
Ya da boşver. Belki de dıştan böyle görüyor otobüsün içindekiler. Uğrak biryer olduğun doğruluğu. Bir gün otobüs yerine lüks bir araç adres sormaya gelecek. Bir daha gitmeyecek. Sahip çehrene bakarak semtin en iyi durağı olduğunu düşünerek yabancı il plakasını senin en sevdiğin şekle dönüştürecek. Artık gözde durağa bir araç daha uğramayacak. Çünkü durağın adı değişecek.
Emin ol insanlar hayatını düzene sokmak istediklerin de otobüse binmek istemez. Bir araç sahibi olurlar. Onlar duraklarda değil, sahil kenarında dururlar.