Yaşananların farklı pencereleri açılmıştı. Hava almak için açtığında o pencereyi gözlerini kıstıran bir lodos çarpmasıyla alıydığın. Belki birkaç saat, belki birkaç gün ayık tutan seni. Bu sende kalan küçücük bir kırıntının da habercisi. Sendeki dalgaların aslında sahildeki, üzerinde minnacık çocukların kumdan kale yaptığı; genç sevgililerin birbirlerine sarılarak kafalarında sadece o anın huzurunu hissettikleri bedenlerine rahat bir yastık görevi yaptığı kum tanelerine sarılması. O dalganın kıyıya ulaştığında köpüren,sert vuran dalgalarını durultan. Evet küçücük kum tanelerinin bile faydası var şu hayatta. Sendeki o küçücük kum taneleri de emin ol işe yarayacak bir gün.
Bir gün konuşman için etrafına baktığında tek isim geldi aklına. Bunu umursamadan zar zor tuşladın numaraları. O an bastığın numaralar önemliydi senin için, bir kişinin olması değil. Çünkü bu aklına bile gelmedi. Böyle boyu elli santimetrelerde bir çocuğun kapının ziline basmak için zıplayıp durduğu, ama yetişemediği için ablasını çağırıp bastırdığı zile boyunun yetişmediğini anladığı kadar bile anlamadın. Ya da zıplamakta ısrar ettin. Bunun sebebi senin zile basman değil. Zili çaldığında karşına çıkanlardan korkman. Aslında korkman da değil sanki uğraşacağın onca dert. Bazen sana hak veriyorum. Ama sadece bazen. Bu da bana bunun yanlış olduğunu en azından altına bir tabure getirmen gerektiğini anlatıyor.
Olayların başlama sebebi nedir bilinmez. Ya da tahmin edilir. Ya da bilinir. Neyse boş ver, biz bilmiyor gibi yapalım. Zaman ilerler ilerler ve sonunda güneşten yanan o bunaltıcı soğukta kısa bir yaprak oynamasından tenine çarpan rüzgar parçacıkları sırtına da çarptığında ferahlaman gerekirken üstüne hırkanı almaya kalkarsın. Yanında yoktur bir hırka. Uzatmasını beklersin birinden. Birinin yanında hırkası yoktur. Biri üzerine kaban atar. Binlerce seçenekten sana ihtiyacını verecek yoktur ama seçenek çoktur. Ya bir hırka istersin olmayandan, ya da kabanı giyersin o sıcakta. Peki hangi bol seçenek olursa olsun geçici bir basit rüzgardan sadece seni korumak olsa düşüncesi etrafındakilerin. Sadece sarılsalar sana. Bu akıllarına gelmez mi? Belki gelir deme. Hadi ama. Kandırma kendini.
Hayat yargılamak kimsenin hakkı değildir. Hele ki başkasınınkini. Sadece insanlar sevdiklerinin üzülmesini istemez. Öyle öğretilmedi mi bu bize? Biz de öğrenmiş olabiliriz itiraf ediyorum. İnsan kafasında değişik, ilginç olgular olabilir. E tabi bu da insandan insana değişiklik gösterir. Bu insanlardan düşünce farkı olanlardan olmalısın. Etrafına oluğun kadar kendine de ihtiyaç duymalısın. Yeri gelir o insan senin yanında olmayabilir. İşte bu zaman o insan sanki yanındaymış gibi kendini yönetebilmelisin.
Bak benden sana tavsiye çocuk. Yıllar önce iki zar atıp pulları kaldırdığımda karşımda ağlayan birini hatırlıyorum. İşte o zaman aklımdan bir türlü çıkmıyor. Bir gün sende attığın zarlar sonrası düşüncelerin onun gibi olmasın. Hep yek atsan da alacak bir kapın olsun.