Israr Ediyorum Sana
Israr Ediyorum Sana

Az önce tam elli kelimelik bir şeyler karaladım. Sonra sildim. Devamı gelmedi. Aslında yazasım var ama yazamıyorum. Sanki rahatlıkla bir ambarda bulunan buğday tanesi kadar kelime dökecek iken kitlenip kalman gibi. Var geriden gelen bir şeyler ama ekrana düşmüyor. Peki neden silip yazılıyor bu metin? Bu ısrardaki amaç ne?

Tam da konumuz bu. İnsanlardaki ısrar. Bazen gereklidir. Başarının anahtarı olduğu hikayesinden en az bir tanesi kaçmıştır kulağına. Kesin anlatmıştır biri bir hikaye sana bu konuda. Bazen ise ters tepenlerden olabilir. Gereksiz ısrar zaman kaybı, kişi kaybetme olarak dönebilir düşündüğün sonuca inat olarak. Peki buradaki bu çizgi nasıl saptanmalıdır?

Çok şükür herkesin bir zekası mevcut. Belli hastalıklar dışında tabi. Etrafımızdaki çoğu insanda düşünme kabiliyeti de var. Yaşadığın olaylara bir geri dön bak. Israrcı olduklarına. Şu an mantıklı düşünüp yaptıklarını tekrar bir sorgula. Onlarla iletişime geç. Sana neye mal oldu. Mal oldu diyorum bak, yanlış yazmadım. TDK da bir araştır mal olmak ne demek. Der ki sana bir şeye bir değer karşılığında sahip olmak. Yaptığın bir şeye verdiğin değer, yaptıkların karşılığında bir sonuç doğurması ve buna maruz kalman. İyi veya kötü. Bu açıklamayı yapmamdaki amaç bilmediğinden değil, vurgudur beynindeki hücrelere sabitlenmek istenen. Israrların sana ne gibi sonuçlar doğuracak ve bundan hoşnut kalacak mısın? Aslında düşünmen gereken cevabın sorusu tam olarak bu.

Yapmayın arkadaşlar. Saçma sapan olaylarda ısrarcı olmayın. Hayat böyle geçmez be. Yaşam böyle sürmez be. Sizin psikolojiniz ne ara bu seviyelere geldi? Nereye gidiyoruz? İnsanlar artık yaşamlarını zorlaştırma konusunda arşı delecek düzeye ulaştılar. Birini üzmek, kırmak, hayatını zorlaştırmak bu kadar kolay olmamalı.

Az önce bir video gönderdi bir arkadaşım. Olayı anlatayım sizlere. Beyazıt Öztürk ünlü olduktan sonra bir köye gitmiş. Haliyle civar köylerden de onu görmek için gelenler olmuş. Harman yerinde toplanmış ahali. Nereden baksan 300-400 kişi var. Horon tepiyorlar. Eğleniyorlar. Beyazıt’ın yanına iki çocuk gelmiş. Demişler abi sana bir şey sorabilir miyiz? Beyazıt içinden geçirmiş şimdi imza isteyecekler, fotoğraf çekinmek isteyecekler. Ortam kalabalık, hani stüdyoda olur ya biriyle fotoğraf çekinirsin, imza verirsin. Sonra herkes ayağa kalkar yanına gelir, onlar da ister. Ortam çok kalabalık. Burada da bu olacak. Sonra demiş: Söyleyin abicim. Çocuklar, abi biz başka bir köyden geldik. Buraya gelebilmek için sekiz saat yürüdük. Şu an saat on iki. Şimdi çıksak yola, yarın sabah sekizde köyümüze varmış olacağız. Biz şu an gitsek ayıp olur mu sana? Beyazıt diyor ki hayatımda hiç bu kadar utanmamıştım. Benim düşündüğüme bak iki küçük çocuğun söylediğine bak.

Bu düşüncelerden, mantıktan buralara nasıl geldik, inanın insanın kafası almıyor. Herkes üzerinden konuşmuyorum bu durumu. Ama salt bir çoğunluk var maalesef. Bu duruma gelmemizdeki sebep ortamın değişmesi, artık insanların yüzsüz olması mı? Yoksa ilerleyen senelerle insanların bazı değerlere artık önem vermemesi mi?

Ben söyleyeyim sana canım arkadaşım. Bunu biz kendimiz yapıyoruz. Bilerek ve isteyerek. Artık insanların arasındaki ilişkiler değişmeye başladı. Cahillik artmaya devam ediyor. Cahillikten kastım okuma, yazma, meslek sahibi olma falan değil. İnsanlık değerlerinden uzaklaşma. Karşı taraftan çıkar beklentisine dayalı ilişkiler kurmak. Tamamen kendimiz için yaşamak. Başkalarını düşünmemek. Bu hayat ne kadar böyle devam edebilir ki. İnsan ne kadar bencil yaşayabilir ki. Sınırları zorlar düzeye geldik hakikaten de. Değişiyoruz maalesef. Gidilen zaman dilimi parlak ışıklar altında yemyeşil bir ormanda ağaç hışırtılarının arasından kuş cıvıltılarının inlemesi ortamına gitmiyor inan. Yanlış yoldayız. Yanlış değerleri benimsemeye başladık. Bundan alıkoyamıyoruz kendimizi. Bu furyaya biz de katıldık ve gittikçe büyüyen bir topluluk olmaya başladık.

İnsanların değerleriyle oynamaya, onları kandırmaya o kadar alıştık ki artık bunlar bize sanki normal gibi geliyor. İnsan olumsuzluklar içinde boğulup ölmeye başladı. Sürekli birilerini suçlamaya başladık. Hayatımızın sürekli sıkıntılar içinde gittiğini, mutlu olamadığımızdan bahsediyoruz. Sürekli bu zırvalıklarla vaktimizi geçiyoruz. İnanmışız bir kere abi. Bu durumdan kesinlikle biz suçlu değiliz. Ortam kötü, insanlar kötü, yaşam zor. Hiç bir şeyden keyif alamıyoruz. Olumsuzluklara o kadar inanmışız ki, sanki biz sütten çıkmış ak kaşığız. Sanki biz değil de etrafımızdakiler problemli. Yapmayın Allah aşkına. Siz bari kurmayın bu kendinizce süslü cümleleri.

Nereye gidiyoruz durun bir düşünün şu an. Kişi önce kendini bilmeli. Kendine bakmalı. Düzeltmeli. Kendi düzeldikten sonra etrafını düzeltmeli. Etrafına aşılamalı bunu. Eminim şu an zor geliyor sana. Lan ben nasıl düzelteyim tüm toplumu. Sayın arkadaşım ahmak olma. Sen böyle düşün ben böyle düşüneyim nasıl olacak peki bu iş? Artık elindeki topu başkalarına atmayı bırak. Tut o topu elinde. Patlarsa sende patlasın. Yenisini alırsın veya atar biri sana bir top yine. Orada denersin şansını. Artık şu ümitsizliği kaldır bir rafa. Mutlu olmak, huzurlu yaşamak sadece maddi bir olanakla elde edilmez. Benden sana tavsiye. İnsan kendini ne kadar mutlu hissetmek isterse şu dünyada o kadar mutlu olur. Nereden mi biliyorum hayvanlardan. Onlar sevildiğini hissetmek için senin yanına gelirler. Bacağına,koluna sürtünürler, kucağına atlarlar. Çünkü bunu istiyor. Buna ulaşmak için bir çaba gösteriyor. Sen otur oturduğun yerde. Kolunu bile kıpırdatma. Gelir gelir merak etme sen. Bir hayvan kadar olamadığımız şu dünyadan kurtulmamız dileğiyle. Mutlu olmak için bir şeyler satın almaktan, gerçekten onu istemek evresine geçmek dileğiyle. Yaşadıklarımızdan tat almak dileğiyle.

Biz ne kadar istersek o kadar mutlu oluruz. Ümitsizlik yakamıza yapışsa da ondan kurtulmak o kadar da zor değil. İnsan istediğini yapabilme yeteneğine sahiptir. Bizim bunu gibi mükemmel bir yeteneğimiz varken bu yeteneğimizi kullanmamakta bu kadar ısrarcı olmamız gerekir. Israr dedim ya arkadaş, artık durumlar için ısrar etmeyi bırak. Yaşadıklarındaki olumsuzluklardan kurtulmak için ısrar et. Kendini mutlu etmek için ısrar et. Artık kullan şu mereti düzgünce. Israrın bol olanlardan ol ama yaşama sevincini artıran ısrardan, boş ısrarlardan değil. Çünkü bunu hak ediyorsun. Çünkü sen de bunu istiyorsun, sadece fark edemiyorsun. Şimdi ısrarı nerede kullanacağını anladığını düşünüyorum. Anlamadıysan sana ısrar ediyorum. Şu yazdıklarımı bir tekrar oku.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here