Birgün hiç beklemediğim bir anda hediye almıştım. Kendimi çok iyi hissetmiştim. Onlarca kişi arasından tek o hatırlamıştı. Şu an çok yakınımda. Onu gördüm yazmak istedim.
Sonra bu kişiye ben de bir jest yapmak istedim. Ama özel olmalıydı. Sıradanlıktan sıkılmıştım. Ayrıca hakediyordu da böyle birşeyi. Onun beklediği bir an vardı, o anı boşa harcadım. Çünkü istediğimi hala bulamamıştım. Sonra farkettim ki bulasıya kadar öncü birşey olsun. İlginçtir ilk girdiğim dükkanda buldum onu.
Gelelim aslına. Onu da buldum. Fakat uzun süredir şehir dışında olduğun için henüz ayarlayamadım. Az bir zamanı kaldı. Bence aldığı en iyi hediyeler biri olacak. Hakediyor da zaten.
Peki bu kadar uğraşmak gerekli midir bazen ? Senin için gerekli veya gereksiz. İçinden ne geliyorsa onu yapmalısın. Duygular mantığın önüne geçebilmeli bence. Yakın bir zamanda Equilibrium isminde bir film izlemiştim. Şu an düşünüyorum da bana göre gerçekten gerekli böyle şeyler.
Neden mi gerekli ? Onun sana hissettirdiği açının içine girince hem mantıklı hem mutlu oluyorsun. Belki hiç duymadığın bir kelime artık sana birşeyler çağrıştırıyor. Onunla özdeşleşiyor. Biriyle ne kadar özdeşleştirdiğin kelime varsa o senin için o kadar önemlidir. Yeri gelir yazmaya kalksan ömrün yetmez. Yeri gelir kalem oynatamazsın. Kitaplığındaki ciltlerin sayısı arttıkça da anlarsın ki iyi ki.
Bazen yazarlar değişebilir. Veya yazdıklarının yerini yenisi alabilir. Anayasa gibi düşün. Yenisi çıkınca bir öncekinin işlevi durur. Senin yapman gereken yeni baskıyı eskisiyle değiştirmek. Rafların tozunu almak bir nevi.
Gelelim hediyeye tekrar. Şu an bir adres karmaşası var. Kısa bir zamanda o da çözülecek. Hem daha vaktim var bence. Acele işe şeytan karışırmış. Bahanem de hazır.
Buraya yazdıklarımın en güzellerini kısa zaman içerisinde benim için çok değerli bir anlamı olan alana aktaracağım. Buraya yazmamdaki amaç ise sürekli yanımda olması. İstediğim zaman ulaşabilmem. Bir hayalim var, eğer denediğimde başarıya ulaşırsa belki buralara bir daha uğramam.
Eskiler bazen daha güzel olabiliyor. Bunu rahmetli dedemden öğrenmiştim. Bence benim genlerimde dedemin baskın olduğu kesin. Şimdi anlatsam onu ne kadar da övdün be diyebilirsiniz. Ama kötü yanları da vardı. Ha kötü mü tartışılır ama yapamadıkları diyelim. Hayatımda gördüğüm en mantıklı, önemli ve düzgün insandı.
Hiç unutmuyorum vefat etmeden önce sürekli doktora geliyordu. Ben daha lise çağlarındayım. Bizde kalıyordu o aralar. Bizim evde kendini daha rahat hissettiğini düşünmüşümdür hep. Dışarı çıktı sigara yaktı. Yaz aylarındayız. Çay da koymuş kendine. Belki de çayı çok sevmemde ve şekeri bırakamamda onun payı büyüktür. Neyse bağdaş kurdu bir yandan çayını yudumluyor bir yandan sigarasını çekiyor. Maltepe içerdi hep. O kadar güzel sigara içerdi ki özenirdin. O zamanlar benim aram yok sigarayla. Derdim hep bu kadar akıllı bir adam neden sigara içer. İçmemesi gereken bir halde hele. Anlıyorum ki şimdi aslında akılsızlıktan değilmiş o. Bende kendime bir çay koydum hemen dışarı çıktım. Çekirdek sordu bana var mı diye. İnanın onun çekirdek yemesini gıpta ile izlerdiniz. O kadar yanında kaldım bir kez bile ağzıyla çekirdek kabuklarını birbirinden ayırdığını görmedim. Her çekirdek tanesini iki elinin baş ve işaret parmaklarıyla açardı. Hiç sabırsızlık göstermeden, sıkılmadan. Oturduk oturduk saat baya geç oldu benim uykum geldi dedim yattım. O hala oturuyordu. O kadar geç saatlere kadar oturup sabah nasıl erken kalkıyordu inanın hiç anlayamıyordum. Ta ki hastalığının son zamanlarına kadar.
Ertesi gün olmuştu. Baktım dedem yok ortalıklarda. Gezmeye çıkmıştır diye düşündüm. Akşam oldu yemek yedik. Siyahlı altın sarılı poşetler olur ya onlardan biri vardı çekyatın üstünde. Çok da yemezdi. Herkesten önce kalktı poşetin yanına gitti. Açtı kalın bir kitap. Şu Çılgın Türkler di bu kitap. Okumaya başladı. İnanmazsınız o yaşta birinin bu kitabı o kadar kısa sürede okuyacağına. Hergün gözlüklerini taktı sürekli okumaya başladı. Her baktığımda belli bir kalınlık bitmiş oluyordu.
Buraya neden girdim bilmiyorum ama onun hakkında birşeyler sorsanız tüm ayrıntısına kadar saatlerce konuşabileceğimi hissediyorum. Ha eskilerden dalmıştım. Bizim köyde kerpiçten evlerin önüne seki yapılır. En iyi dinlediğim müzikler bu sekide oturan dedemden aklımda kalanlar oldu şu zamana kadar. Tek gözlü bir teybi vardı. Bant kasetleri takar sesini açar, yine çayını demler oturur orada iki eliyle çekirdek açıp yerdi. Bant kasetlerden öyle güzel bir ses çıkardı ki tarif edilemez. Neşet Ertaş en sevdiklerindendi. Öyle bir ses çıkardı ki şu anki dijital ortamlar yanında fıs. Bazen yanına gider bazense misafir evimizdeki pencereden dinlerdim bende.
Bende de işte bu yüzden yapmak istediğim 1 hayalim, bu hayal için elde etmem gereken 3 şey var. Bunu kesinlikle yapacağım. Yaptığımda belki de sana veda etmeye gelirim kim bilir.
Ama dostlar şunu unutmayın. Eskiler hiçbir zaman eskimez ve hayatınızda yer edinmiş birileri vardır garip bir şekilde hem de. Kimse bilmezken bile siz onunla iletişim halindesinizdir ve o insanla sizin aranızda bu güzel bağ, dostluk hep daim kalacaktır. Böyle güzel insanları hep sevin ve hiç kaybetmeyin olur mu ? Çünkü o bana bunu miras bırakıp gitti.